Türkiye’de siyasetin pratik düzeyde yapımında seçmenleri etkileme ve kendini daha güçlü gösterme adına kullanılan önemli seçeneklerden biri miting. İnsanları bir araya getirmek, mitin alanını olabildiğince doldurmak siyasal partilerin açıkça marifet saydıkları eylemlerinden. Miting alanı ne kadar kabalık ve “coşkulu” görünürse partiler o kadar kendilerini bu konuda başarılı sayıyorlar. Özellikle “sol” kesimden gelen söylemler vardır: “Alanlara doğru veya alanlardayız.” Bu durum içinde kamusal alanı kendinde-kendi tarafında göstermek isteği de var. Bunu siyasi başarı saymak ise bence yanılgıları da yanında getiriyor. Mitingler sivil toplumun siyasallaşması mantığıyla işlerlik kazanırken, kolektivizme güç kazandırma amacıyla yapıldığında ise birey için problemli bir hal alıyor.
Burada parti ayırımını da çok yapmamak lazım. AKP Kazlıçeşme’de “milyonları” topladığını söyleyerek propagandalarına propaganda katıyor, CHP İzmir’de “gövde gösterisi” yapıyor, HDP Diyarbakır’da kalabalıklara konuşunca herhalde kendisini güneydoğuda yenilmez zannediyor.
Kritik noktalardan biri ise, ne kadar kalabalık olunursa o kadar güçlü olunur fikrinin itibar kazanması. Meşru olmayan bir fikri milyonlar tek bir ağızdan seslendirdiğinde orada yapılan siyaset veya mitingin üzerinden yapılan siyaset haklı bir hale mi geliyor? Demokrasinin de önemli problemlerinden bir tanesinin yansımasıdır bu da. Kalabalıklaştık mı ve en çok sayıya geldik mi artık siyasetin pek çok yerinde “haklıyızdır” siyaseti meşruiyet sınırlarının aşılması ile zarar vericiliğe doğru gider. Elbette demokratik seçimsellik siyasetinde çoğunluk olarak seçilenler yönetimi-iktidarı elde edeceklerdir. Bunda bir problem yoktur. Problem, siyasetin meşru yanları ile karşındakine siyaset yapmak değil sahip olduğu kalabalıklar üzerinden başkasını baskılamaktır.
Önümüzdeki seçim sürecinde de herhalde aynı tabloyu göreceğiz. Daha şimdiden şuradayız, buradayız, “geliyor gelmekte” olan benzeri sözlerle ve “meydanların” dili ile majör partiler meydan siyasetini şekillendirmeye başladı. Orada varız, burada varız, her yerdeyiz, işte millet burada, halk kendisini gösteriyor benzeri sözler ile kazanılmak istenen zaferlerin “zafer” sonrası anlamları ve problemleri ile uğraşmak zorunda kalmamamızı umut ediyorum.
İnsanların bir araya gelerek bir siyaseti ifade etmelerinde problem olmadığını tekrarlamalıyız burada. İşin kolektivizim üzerinden kitleselleşerek farklı siyasetleri bastırma yönteminin tehdit olarak kullanılmasının problemini söylemek zorundayız.
Kalabalıkların içinden bir kişinin söyleyeceği ve ifade edeceği bir fikir, kitleselce atılan sloganlardan daha doğru ve nitelikli olabilir.
Sloganlara güvenenleri siyasetlerinin sığlığı zamanında Türkiye’ye çok zarar vermiş. Bunun tekrarlanmamasını dilerim. Ancak özellikle muhalefette bu yönde çalışmaların başladığını fark edebiliyoruz. İktidar da doğru gördüğü zamanda bu tip bir faaliyeti başlatmaya meyilli olduğunu daha önce defalarca kanıtladı. Türkiye’nin içi boş sloganlar ve kalabalıklara değil, içi pırıl pırıl fikirler ile dolu olan ve birey olarak kendisini var eden önemsenecek kişilere ihtiyaç var.
コメント